1- sizin en hayırlısı ahlakça en güzel olanınızdır.
2-insanlara merhamet etmeyen allahta ona merhamet etmez
3-namaz dinin direğidir.
4-cebrail komşu hakkında öyle bahsettiki adeta komşu
komşuya mirasçıdır.
5-kıyamet zamanı yaklaşınca ,müminin rüyası, neredeyse
hiç yalan çıkmayacak.mümin rüyası peygamberliğin 46
bölömünde bir cüzdür.
6-rüların en doğrosu seher vaktinde görülen rüyadır
7-beni rüyanda gören gerçek görmüştür çünkü şeytan benim
kılığıma giremez.
8-biriniz hanimina temas edeceği vakit örtünsün eşekler
gibi çırıl çıplak soyunmasin.
9-bunakların ve zorlanan kimselerin boşanması dışindaki
bütün talaklar geçerlidir.
10-allah'ın en sevmediği helal boşanmaktır...
2 melek
Bir gün 2 melek iyilik yapmak için yer yüzüne inerler ve
önce zengin 1 eve misafir olur zenginler onları iğrenç 1
kibirle karsılayıp kömürlüklerine 1 carsaf koyup " 1
gecelik idare ediverin demiş meleklerden 1 i uyumus
diğeri ise duvarda gördüğü 1 catlağı düzeltmiş sabah
diğer melek uyanıp duvardaki catlağı göremeyince bunu
sen yaptın degilmi diğerek sinirlenir ve kızar o aksam
oradan ayrılıp 1 köyde yasayan aileye misafir olurlar
köylü aile onları en güzel ve güler yüzlü 1 sekilde
karsılarlar ikiside yaslılardı ve onlara kendi odalarını
verirler aksam olunca yine aynı melek uyur diğeri 1 - 2
saat uyumaz daha sonra oda uyur ve sabah acı bir
feryatla uyanan melek neyin ne olduğunu bile anlamadan
salona kosar ve ev sahibinin tek gecim kaynağı olan inek
ÖLMÜŞ diğer melek öbür meleği çagıratak bunu neden
yaptın der ve bağırmaya baslar melek de ona söyle der "
ÖNCELİKLE ZENGİN EVE MİSAFİR OLDUĞUMUZ DA ONLARIN
DUVARINDA BÜYÜK 1 HAZİNE SAKLIYDI BUNU GÖRMEMELERİ İÇİN
DUVARI DAHA İYİ YAPTIM ŞİMDİ OLANLARI DA SORACAK OLURSAN
AKSAM SEN UYURKEN AZRAİL GELDİ VE O YASLI TEYZENİN
CANINI ALMAK İSTEDİ BENDE ONA KADININ KARSILIĞINDA İNEĞİ
VER DİM DER ve diğer melek yüzünde 1 tebessüm ile ona
tessekkür eder
Allah’tan Utanmaya Senden Daha
Layığım!
Çok eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl,
ahlâkî ve insanî değerlere önem vermeyen, para kazanmak
için her yolu meşru gören çok zengin bir adamdı.
Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara düşen,
ihtiyacı olan kimse kendisine geliyor, oda yüksek bir
faizle geri ödenmesi şartıyla onlara para veriyordu.
Vadesi geldiği zaman kişi parasını ödeyemezse bu sefer
faiz miktarını daha da artırıyordu. Şayet yine
ödeyemezse adamları vasıtasıyla o kimsenin bütün varına
yoğuna el koyuyordu.
Bir gün, kapısına borç için bir kadın geldi. Bu kadın
yakın zamanda kocasını kaybetmiş, namuslu, kendisini
çocuklarına adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından
kalan şeylerle evini idare etmeye çalışmıştı. Ancak
artık evde para kalmamıştı. Bunun için çalışması
gerekiyordu. Bir yerde iş bulmak istedi; ama dışarısı
dul bir kadın için çalışmaya müsait değildi.
Neden sonra aklına evde dokuma yapıp onları yakın bir
arkadaşı vasıtasıyla satmaya karar verdi. Bunun için bir
dokuma tezgahına ihtiyacı olacaktı. Tezgahı alabilmek
için de borç arayışına girdi. Yakın dost ve akrabalarına
gitti; ama kimsede para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz
bir şekilde evine doğru giderken yolda istemeden iki
kişi arasında geçen bir diyaloga şahit oldu. Şehirde
Kifl adında bir kişinin insanlara borç para verdiğini
duydu. Hemen onun yanına gitmeye karar verdi.
Kifl kapıda kadını görünce çok beğendi. Onu elde etmek
istedi. Kadın, Kifl’den karşılığını ödemek şartıyla borç
para istedi. Kifl, kadının dul olduğunu da anlayınca ona
ahlaksız bir teklifte bulundu. Kendisiyle beraber olması
şartıyla vereceği parayı istemeyeceğini söyledi. Bu
teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok üzülmüştü. En çok
da kendisine böylesi tekliflerin gelmesinden korkuyordu.
“Allah’ım bana yardım et.” diye dua etti.
Aradan birkaç gün daha geçmişti. Evde hiçbir şey
kalmamıştı. Çocuklar açlıktan ağlıyordu. Onların
ağlamasına kendisi de katılıyordu. Kendisini Kifl’e
teslim etmeye mecbur hissetti. Bu sırada da “Allah’ım!
N’olursun beni affet. Bir daha böyle bir günah
işlemeyeceğim.” diye dua ediyordu.
Kadın, Kifl’in yanına gitti. Kifl’in yüzü gülüyordu.
Ancak kadın bir yandan ağlıyor, bir yandan da titriyordu.
Kifl, kadına bu halinin sebebini sordu. Kadın,
- Buraya kendi isteğimle gelmedim. Daha önce böyle bir
günah işlemedim. Onun için Allah’tan çok utanıyorum ve
korkuyorum. Beni bu günaha sürükleyen fakirliğimdir,
dedi. Kifl, duyduklarına çok şaşırmıştı. O kaskatı kalbi
bir anda yumuşayıverdi. İçini pişmanlık duyguları
sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler döküldü:
- Sen fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın bir günah
işliyor ve bundan dolayı ağlıyorsun. Halbuki Allah bana
bu kadar servet vermişken, ben günah işlemekten
çekinmiyorum. Ben, Allah’tan utanmaya ve korkmaya senden
daha layığım.
Kifl, pişmanlık hisleri içinde, yapacağı kötü işten
vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur ve mutluluk geldi.
Kadına bir miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız,
sevinç ve kendisini harama girmekten koruyan Rabb’ine
şükür içinde evine döndü.
Kifl, artık eski Kifl değildi. O güne kadar yapmış
olduğu bütün günahlar için tevbe ediyordu. O gün sabaha
kadar Rabb’ine dua dua yalvardı ve affını diledi. O gece
Kifl’in ecel vaktiydi. O hal üzere ruhunu Rahman’a
teslim eyledi.
Sabah olmuştu. Kifl’in evinden çıkmadığını gören
yakınları kapıyı açtıklarında Kifl’i ölü olarak buldular.
Bu sırada kapısında herkesin okuyabileceği şekilde şöyle
bir yazı vardı: “Allah, Kifl’in günahlarını affetti.”
Halk, bu duruma şaşırdı kaldı. Allah, Kifl’in
affedilmesine sebep olan bu olayı, o dönemin
peygamberine vahiy yoluyla bildirdi. Böylece herkesin
şaşkınlığı gitti ve insanlar bundan büyük bir ders
aldılar.
HİKAYE BİZE NE ANLATIYOR
Tevbe kapısı her zaman ve her kişi için açıktır. Bir
kimse ne kadar günahkâr bir kul olursa olsun büyük bir
pişmanlık ve samimiyetle tevbe ederse Allah onun
tevbesini kabul eder ve onu bağışlar.
Allah, kendi rızası istikametinde bir hayat yaşamaya
gayret eden kullarını sever. Rahmetinin gereği olarak
bazen kulları günaha gireceği an onları değişik
vesilelerle korur. O yüzden kula düşen Rabb’iyle
arasındaki bağı devamlı surette güçlü tutmasıdır.
besmele
Vakti zamanında iyi yürekli bir müslüman kadın ile kötü
yürekli,inançsız bir kocası varmış.Kadın her işine
besmele ile başlar,besmele ile bitirirmiş.Kocası ise
bunu saçma bulur,sürekli kadıncağızı azarlar,döver ve
hakaretler yağdırırmış.
Zavallı kadın kocasına saygısızlık etmek istemediğinden
ses çıkartamaz,her namazından sonra Allah'a;''Ey yüce
yaradan!Şüphasiz sen herşeyi gören ve duyansın.Senin
rızan için namaz kılar,senin rızan için dua
ederiz.Rabbim,sen kocama doğru yolu göster.Onu şeytanın
pençesinden koru Allah'ım.''diye dua edermiş.
Bir gün kocası onun bu duasını duymuş.Ve çok
sinirlenmi.Eşine bir ders vermesi gerektiğini
düşünmüş.Ve karısın yanına çağırıp ona bir kese altın
vermiş.''Bu altınları al ve güvenli bir yere sakla.Ben
gerektiği zaman senden alacağım.''demiş.
Kadın keseyi almış ve ''Bismillahirrahmanirrahim''
diyerek saklamış.Bu sırada kocası onu izleyerek kesenin
yerini öğrenmiş.Ve kadın gider gitmez keseyi
almış,içindeki altınları boşaltarak keseyi de kuyuya
atmış.
Aradan bir gün geçtikten sonra kadını çağırarak keseyi
getirmesini istemiş.Kadın keseyi sakladığı yere gelerek
besmele çekmiş.Tam Elini daldıracakken Allah meleklerini
görevlendirmiş.Melekler keseyi kuyudan çıkarmış,içini
altın ile doldurarak yerine bırakmış.Kadın keseyi alarak
eşine getirmiş.Fakat kesenin neden ıslak olduğunu
anlayamamış.Kocası önce çok şaşırmış.Daha sonra eşinin
ettiği duaları anımsamış.Gözleri dolu dolu karısına
dönerek''Benim iyi yürekli eşim.Önce Allah,sonra sen
beni affet!Ben şeytanın oyunlarına boyun eğdim.Seni
kırdım,üzdüm ve canını yaktım.Affet beni.Ve
tövbe!Binlerce kez tövbe.Artık Rabbimden başkasına
inanmam,ondan başkasına kulluk etmem.'' diyerek
karısından özür dilemiş.Ve karısı onu affederek Allah'a
şükretmiş.Her namazı eşiyle kılarak birlikte dua
ediyorlarmış.
Ve artık namazlarından sonra ''Ey Rabbim.Bir defa daha
şahit ourum ki sen en büyük ve en yüce olansın.Sana çok
şükür Rabbim...''diyormuş.
DUA
ben liseye gidiordum,ve sınıfta kalacağım kesin gibi
birşeydi ben her gece allahıma dua etim tabi tek dua
deil yardım vb. bunlarla birlikte ders çalışıyodum ama
ne kadar çalışsamda ötü not alıyodum okulun sonlarına
gelmiştik artık gene her gece gibi yatmadan önce dua mı
ettim ve yatım gece rüyamda biz kuzen gille gitmişiz o
sınıfta kalıyo ben taktirle geçiyodum ve bu rüya
gerçekleşti bende nasıl olduğunu anlanlamadım ben taktir
aldım o sınfta kaldı ama ben kuzene gitmedim o biz geldi
not:bu hikaye tamamen yaşanmış ve gerçektir
EYVALLAH!
Kabadayının biri çirkef hayatından sıkılır ve gönül
huzuruna ermek için bir dergaha gitmeye karar verir.O
zaman da adı duyulan Eyvallah Babanın tekkesine varır .Eyvallah
Baba tekkesine giren herkezin başına takke ,eline tesbih
,diline eyvallah zikri verirmiş.Bizim kabadayıda oturmuş
eyvallah babanın önüne .
Eyvallah baba bizim kabadyının da başına takke,eline
tesbih ,diline eyvallah zikiri vermiş.
Rahatlayarak tekkeden çıkan kabadayı birde ne görsün;
Kapının önünde kabadayının biri ,başka bir kabadayıyı
bıçaklamakta.Bizim ki yardıma koşuyum derken bıçaklayan
bırakıp kaçar. Tam bıçağı çıkarırken yeniçeriler gelir
ve elinde bıçakla bizimkini görürler,
-"sen mi bıçakladın?" sorusuna cevabı
-"eyvallah"der
bizimle kadıya yürü"derler
-"eyvallah"der
Kadının huzuruna varılır.Kadı ne soru sorsa cevap hep "eyvallah"dır
-"zindana gidiyorsun" denir
-"eyvallah"der
karar verilmiştir idam edileceği söylenir
Kabadayı:
-"eyvallah"der
tam idama götürülüp dar ağacına asılcakken gerçek katil
ortaya çıkar her şeyi anlatır.
Kabadayıya artık serbest olduğu söylenir
cevap yine "eyvallah"dır.
darağcından kurtulan kabadayı doğru Eyvallah Babanın
yanına gider ,huzuruna çıkar ve;
-"işte tesbih ,işte külah,hadi bana eyvallah"der gider.
KURANDA BAĞZI AYETLER
96-ALAK: SÜRESİ (ilk inen ayet)
1 - Yaratan Rabbinin adıyla oku!
2 - O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.
3 - Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
4 - O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.
5 - İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
6 - Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.
7 - Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.
8 - Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.
9 - 10 - Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni
gördün mü?
11 - Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur,
12 - Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse?
13 - Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar,
yüzçevirirse,
14 - O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu?
15 - 16 - Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından
vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu perçeminden, o
günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme
sürükleriz.
17 - O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.
18 - Biz de Zebanileri çağıracağız
36-YASİN: (dünya yapılmadan 1000 sene önce olan süre)
1 - Yâsîn.
2-3 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen
risâlet görevi
4 - Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan
bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın
indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak
olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz.
O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı,
gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed
çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre
birdir, inanmazlar.
11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde
Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte
onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden
yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız.
Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı
mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp
tesbit etmişizdir.
13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya
peygamberler gelmişti.
14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat
onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü
bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz
size gönderilmiş elçileriz." dediler.
15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey
değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi.
Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.
16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz
gerçekten size gönderilmiş elçileriz."
17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."
18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden
uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz,
andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka
bizden size pek acıklı bir azab dokunur."
19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin
uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye
mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet
etmiş bir kavimsiniz."
20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi
ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"
21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki,
onlar hidayete ermişlerdir."
22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni
yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O
Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati
benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni
kurtaramazlar."
24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık
içinde olurum."
25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin
dinleyin beni."
26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi
ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine
ikram edilen kullarından kıldığını."
28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik,
indirecek de değildik.
29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen
sönüverdiler.
30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her
bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları
helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza
getirilmişlerdir.
33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat
verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip
duruyorlar.
34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler
yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle
yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ
şükretmeyecekler mi?
36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha
bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan
Allah'ın şanı ne yücedir.
37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü
soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor.
İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o
eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü
geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu
bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler
yaratmamızdır.
43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların
feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar
yaşatmak başka.
45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve
arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği
zaman,
46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir
âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği
şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler,
müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği
kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık
içinde değil de nesiniz?" dediler.
48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet)
vaadi ne zaman?" diyorlar.
49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık
ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine
de dönemezler.
51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar
kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi
kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş.
Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal
hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez.
Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet
içinde zevk etmektedirler.
56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine
kurulmuşlardır.
57 - Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her
şey onlarındır.
58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.
59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size
apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol
budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı.
Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63 - İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler
kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik
eder.
66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör
ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden
görecekler?
67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını
değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri
dönebilirlerdi.
68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak,
yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine
çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O
sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab
sözünün hak olması içindir.
71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin
meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız
da onlara sahip bulunuyorlar.
72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem
onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri
de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler.
Güya yardım olunacaklar.
75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri
ise onlar için bazı askerlerdir.
76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların
içlerini de biliriz, dışlarını da.
77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı
görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı:
"Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her
yaratmayı bilir."
80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi
siz ondan tutuşturmaktasınız.
81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya
kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi
yaratandır, her şeyi bilendir.
82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!"
demektir. O da hemen oluverir.
83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı)
elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız
O'na döndürüleceksiniz.
47- MUHAMMED: SÜRESİ
1 - İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların
amellerini Allah boşa çıkarır.
2 - İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri
tarafından bir gerçek olarak Muhammed'e indirilen kitaba
inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını
düzeltir.
3 - Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman
edenlerin de Rablerinden gelen gerçeğe tâbi olmalarından
dolayı böyledir. İşte böylece Allah insanlara kendi
misallerini anlatır.
4 - Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen
boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman
bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını
atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya
da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah
dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat
böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah
yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini
asla boşa çıkarmaz.
5 - Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını
düzeltecektir.
6 - Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.
7 - Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım
ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı
sabit tutar.
8 - İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara. Allah
onların amellerini boşa çıkarmıştır.
9 - Bu onların, Allah'ın indirdiklerini
beğenmediklerinden dolayıdır. Allah da bunun için
onların amellerini boşa çıkarmıştır.
10 - Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya
kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Allah
onların üzerlerine helak yağdırmıştır. Bu kâfirlere de
onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.
11 - Bu böyledir. Çünkü Allah iman edenlerin
yardımcısıdır. İnkâr edenlerin ise yardımcısı yoktur.
12 - Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri,
altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr
edenler ise dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların
yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.
13 - Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha
kuvvetli olan nice şehirler vardı ki biz onları helâk
ettik de onlara yardım eden çıkmadı.
14 - Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan
kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilmiş de
heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu?
15 - Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu
şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı
değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren
şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar
için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir
bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak
kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su
içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?
16 - Ey Muhammed! Onlardan seni dinlemeye gelenler de
var. Senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim
verilen kimselere alay yoluyla: "O demin ne söyledi?"
diye sorarlar. İşte onlar Allah'ın kalplerini
mühürlediği kimselerdir. Onlar sadece kendi heva ve
heveslerine uyarlar.
17 - Doğru yola girenlere gelince, Allah onların
hidayetlerini artırmış ve onlara kötülükten sakınma
çarelerini ilham etmiştir.
18 - Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın
gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri
gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca
anlamaları neye yarar?
19 - Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh
yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve
mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah,
sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de
bilir.
20 - İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre
indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip
de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık
olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin
bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için
ölüm yaşamaktan daha uygundur.
21 - Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti.
Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat
gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı
olurdu.
22 - Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde
bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı
koparacaksınız öyle mi?
23 - İşte onlar, Allah'ın lanetlediği, kulaklarını
sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.
24 - Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin
üzerinde kilitleri mi var?
25 - Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli
olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan,
kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere
düşürmüştür.
26 - Çünkü onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen
kimselere: "Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz."
demişlerdi. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu.
27 - Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak
canlarını alırken durumları nasıl olacak?
28 - Bu onların Allah'ı gazablandıran şeylere uymaları
ve O'nun rızasına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden
dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.
29 - Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah
kendilerinin kinlerini hiç ortaya çıkarmaz mı sandılar?
30 - Ey Muhammed! Eğer biz dileseydik onları sana
gösterirdik. Sen de onları yüzlerinden tanırdın.
Andolsun ki, sen onları sözlerinin üslubundan da
tanırsın. Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir.
31 - Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle
sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla
ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi
deneyeceğiz.
32 - Şüphesiz ki, inkâr edenler, Allah yolundan
menedenler ve kendilerine doğru yol açıkça belli
olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler Allah'a hiçbir
zarar veremeyeceklerdir. Allah onların yaptıklarını boşa
çıkaracaktır.
33 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e
itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.
34 - Şüphesiz ki, inkâr edip, Allah yolundan saptıran,
sonra da kâfir olarak ölenlere gelince Allah onları asla
bağışlamayacaktır.
35 - Sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa
çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O sizin
amellerinizi eksiltmeyecektir.
36 - Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden
ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah
size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı
harcamanızı da istemez.
37 - Eğer sizden onların tamamını isteyip de sizi
zorlasaydı cimrilik ederdiniz. Bu da sizin bütün
kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
38 - İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan
kimselersiniz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama
cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder. Allah
zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer siz Hakk'tan yüz
çevirirseniz Allah yerinize başka bir kavim getirir.
Sonra onlar sizin gibi olmazlar.
114-NAS: SÜRESİ
1 - De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2 - İnsanların hükümdârına,
3 - İnsanların ilâhına,
4 - O sinsi vesvesecinin şerrinden.
5 - O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.
6 - Gerek cinlerden, gerek insanlardan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder