18 Haziran 2013 Salı

40 HADDİS

1- sizin en hayırlısı ahlakça en güzel olanınızdır.
2-insanlara merhamet etmeyen allahta ona merhamet etmez
3-namaz dinin direğidir.
4-cebrail komşu hakkında öyle bahsettiki adeta komşu komşuya mirasçıdır.
5-kıyamet zamanı yaklaşınca ,müminin rüyası, neredeyse hiç yalan çıkmayacak.mümin rüyası peygamberliğin 46 bölömünde bir cüzdür.
6-rüların en doğrosu seher vaktinde görülen rüyadır
7-beni rüyanda gören gerçek görmüştür çünkü şeytan benim kılığıma giremez.
8-biriniz hanimina temas edeceği vakit örtünsün eşekler gibi çırıl çıplak soyunmasin.
9-bunakların ve zorlanan kimselerin boşanması dışindaki bütün talaklar geçerlidir.
10-allah'ın en sevmediği helal boşanmaktır...

2 melek

Bir gün 2 melek iyilik yapmak için yer yüzüne inerler ve önce zengin 1 eve misafir olur zenginler onları iğrenç 1 kibirle karsılayıp kömürlüklerine 1 carsaf koyup " 1 gecelik idare ediverin demiş meleklerden 1 i uyumus diğeri ise duvarda gördüğü 1 catlağı düzeltmiş sabah diğer melek uyanıp duvardaki catlağı göremeyince bunu sen yaptın degilmi diğerek sinirlenir ve kızar o aksam oradan ayrılıp 1 köyde yasayan aileye misafir olurlar köylü aile onları en güzel ve güler yüzlü 1 sekilde karsılarlar ikiside yaslılardı ve onlara kendi odalarını verirler aksam olunca yine aynı melek uyur diğeri 1 - 2 saat uyumaz daha sonra oda uyur ve sabah acı bir feryatla uyanan melek neyin ne olduğunu bile anlamadan salona kosar ve ev sahibinin tek gecim kaynağı olan inek ÖLMÜŞ diğer melek öbür meleği çagıratak bunu neden yaptın der ve bağırmaya baslar melek de ona söyle der " ÖNCELİKLE ZENGİN EVE MİSAFİR OLDUĞUMUZ DA ONLARIN DUVARINDA BÜYÜK 1 HAZİNE SAKLIYDI BUNU GÖRMEMELERİ İÇİN DUVARI DAHA İYİ YAPTIM ŞİMDİ OLANLARI DA SORACAK OLURSAN AKSAM SEN UYURKEN AZRAİL GELDİ VE O YASLI TEYZENİN CANINI ALMAK İSTEDİ BENDE ONA KADININ KARSILIĞINDA İNEĞİ VER DİM DER ve diğer melek yüzünde 1 tebessüm ile ona tessekkür eder

Allah’tan Utanmaya Senden Daha Layığım!

Çok eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl, ahlâkî ve insanî değerlere önem vermeyen, para kazanmak için her yolu meşru gören çok zengin bir adamdı. Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara düşen, ihtiyacı olan kimse kendisine geliyor, oda yüksek bir faizle geri ödenmesi şartıyla onlara para veriyordu. Vadesi geldiği zaman kişi parasını ödeyemezse bu sefer faiz miktarını daha da artırıyordu. Şayet yine ödeyemezse adamları vasıtasıyla o kimsenin bütün varına yoğuna el koyuyordu.
Bir gün, kapısına borç için bir kadın geldi. Bu kadın yakın zamanda kocasını kaybetmiş, namuslu, kendisini çocuklarına adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından kalan şeylerle evini idare etmeye çalışmıştı. Ancak artık evde para kalmamıştı. Bunun için çalışması gerekiyordu. Bir yerde iş bulmak istedi; ama dışarısı dul bir kadın için çalışmaya müsait değildi.
Neden sonra aklına evde dokuma yapıp onları yakın bir arkadaşı vasıtasıyla satmaya karar verdi. Bunun için bir dokuma tezgahına ihtiyacı olacaktı. Tezgahı alabilmek için de borç arayışına girdi. Yakın dost ve akrabalarına gitti; ama kimsede para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz bir şekilde evine doğru giderken yolda istemeden iki kişi arasında geçen bir diyaloga şahit oldu. Şehirde Kifl adında bir kişinin insanlara borç para verdiğini duydu. Hemen onun yanına gitmeye karar verdi.
Kifl kapıda kadını görünce çok beğendi. Onu elde etmek istedi. Kadın, Kifl’den karşılığını ödemek şartıyla borç para istedi. Kifl, kadının dul olduğunu da anlayınca ona ahlaksız bir teklifte bulundu. Kendisiyle beraber olması şartıyla vereceği parayı istemeyeceğini söyledi. Bu teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok üzülmüştü. En çok da kendisine böylesi tekliflerin gelmesinden korkuyordu. “Allah’ım bana yardım et.” diye dua etti.
Aradan birkaç gün daha geçmişti. Evde hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklar açlıktan ağlıyordu. Onların ağlamasına kendisi de katılıyordu. Kendisini Kifl’e teslim etmeye mecbur hissetti. Bu sırada da “Allah’ım! N’olursun beni affet. Bir daha böyle bir günah işlemeyeceğim.” diye dua ediyordu.
Kadın, Kifl’in yanına gitti. Kifl’in yüzü gülüyordu. Ancak kadın bir yandan ağlıyor, bir yandan da titriyordu. Kifl, kadına bu halinin sebebini sordu. Kadın,
- Buraya kendi isteğimle gelmedim. Daha önce böyle bir günah işlemedim. Onun için Allah’tan çok utanıyorum ve korkuyorum. Beni bu günaha sürükleyen fakirliğimdir, dedi. Kifl, duyduklarına çok şaşırmıştı. O kaskatı kalbi bir anda yumuşayıverdi. İçini pişmanlık duyguları sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler döküldü:
- Sen fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın bir günah işliyor ve bundan dolayı ağlıyorsun. Halbuki Allah bana bu kadar servet vermişken, ben günah işlemekten çekinmiyorum. Ben, Allah’tan utanmaya ve korkmaya senden daha layığım.
Kifl, pişmanlık hisleri içinde, yapacağı kötü işten vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur ve mutluluk geldi. Kadına bir miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız, sevinç ve kendisini harama girmekten koruyan Rabb’ine şükür içinde evine döndü.
Kifl, artık eski Kifl değildi. O güne kadar yapmış olduğu bütün günahlar için tevbe ediyordu. O gün sabaha kadar Rabb’ine dua dua yalvardı ve affını diledi. O gece Kifl’in ecel vaktiydi. O hal üzere ruhunu Rahman’a teslim eyledi.
Sabah olmuştu. Kifl’in evinden çıkmadığını gören yakınları kapıyı açtıklarında Kifl’i ölü olarak buldular. Bu sırada kapısında herkesin okuyabileceği şekilde şöyle bir yazı vardı: “Allah, Kifl’in günahlarını affetti.”
Halk, bu duruma şaşırdı kaldı. Allah, Kifl’in affedilmesine sebep olan bu olayı, o dönemin peygamberine vahiy yoluyla bildirdi. Böylece herkesin şaşkınlığı gitti ve insanlar bundan büyük bir ders aldılar.
HİKAYE BİZE NE ANLATIYOR
Tevbe kapısı her zaman ve her kişi için açıktır. Bir kimse ne kadar günahkâr bir kul olursa olsun büyük bir pişmanlık ve samimiyetle tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder ve onu bağışlar.
Allah, kendi rızası istikametinde bir hayat yaşamaya gayret eden kullarını sever. Rahmetinin gereği olarak bazen kulları günaha gireceği an onları değişik vesilelerle korur. O yüzden kula düşen Rabb’iyle arasındaki bağı devamlı surette güçlü tutmasıdır.

besmele

Vakti zamanında iyi yürekli bir müslüman kadın ile kötü yürekli,inançsız bir kocası varmış.Kadın her işine besmele ile başlar,besmele ile bitirirmiş.Kocası ise bunu saçma bulur,sürekli kadıncağızı azarlar,döver ve hakaretler yağdırırmış.
Zavallı kadın kocasına saygısızlık etmek istemediğinden ses çıkartamaz,her namazından sonra Allah'a;''Ey yüce yaradan!Şüphasiz sen herşeyi gören ve duyansın.Senin rızan için namaz kılar,senin rızan için dua ederiz.Rabbim,sen kocama doğru yolu göster.Onu şeytanın pençesinden koru Allah'ım.''diye dua edermiş.
Bir gün kocası onun bu duasını duymuş.Ve çok sinirlenmi.Eşine bir ders vermesi gerektiğini düşünmüş.Ve karısın yanına çağırıp ona bir kese altın vermiş.''Bu altınları al ve güvenli bir yere sakla.Ben gerektiği zaman senden alacağım.''demiş.
Kadın keseyi almış ve ''Bismillahirrahmanirrahim'' diyerek saklamış.Bu sırada kocası onu izleyerek kesenin yerini öğrenmiş.Ve kadın gider gitmez keseyi almış,içindeki altınları boşaltarak keseyi de kuyuya atmış.
Aradan bir gün geçtikten sonra kadını çağırarak keseyi getirmesini istemiş.Kadın keseyi sakladığı yere gelerek besmele çekmiş.Tam Elini daldıracakken Allah meleklerini görevlendirmiş.Melekler keseyi kuyudan çıkarmış,içini altın ile doldurarak yerine bırakmış.Kadın keseyi alarak eşine getirmiş.Fakat kesenin neden ıslak olduğunu anlayamamış.Kocası önce çok şaşırmış.Daha sonra eşinin ettiği duaları anımsamış.Gözleri dolu dolu karısına dönerek''Benim iyi yürekli eşim.Önce Allah,sonra sen beni affet!Ben şeytanın oyunlarına boyun eğdim.Seni kırdım,üzdüm ve canını yaktım.Affet beni.Ve tövbe!Binlerce kez tövbe.Artık Rabbimden başkasına inanmam,ondan başkasına kulluk etmem.'' diyerek karısından özür dilemiş.Ve karısı onu affederek Allah'a şükretmiş.Her namazı eşiyle kılarak birlikte dua ediyorlarmış.
Ve artık namazlarından sonra ''Ey Rabbim.Bir defa daha şahit ourum ki sen en büyük ve en yüce olansın.Sana çok şükür Rabbim...''diyormuş.

DUA

ben liseye gidiordum,ve sınıfta kalacağım kesin gibi birşeydi ben her gece allahıma dua etim tabi tek dua deil yardım vb. bunlarla birlikte ders çalışıyodum ama ne kadar çalışsamda ötü not alıyodum okulun sonlarına gelmiştik artık gene her gece gibi yatmadan önce dua mı ettim ve yatım gece rüyamda biz kuzen gille gitmişiz o sınıfta kalıyo ben taktirle geçiyodum ve bu rüya gerçekleşti bende nasıl olduğunu anlanlamadım ben taktir aldım o sınfta kaldı ama ben kuzene gitmedim o biz geldi
not:bu hikaye tamamen yaşanmış ve gerçektir

EYVALLAH!

Kabadayının biri çirkef hayatından sıkılır ve gönül huzuruna ermek için bir dergaha gitmeye karar verir.O zaman da adı duyulan Eyvallah Babanın tekkesine varır .Eyvallah Baba tekkesine giren herkezin başına takke ,eline tesbih ,diline eyvallah zikri verirmiş.Bizim kabadayıda oturmuş eyvallah babanın önüne .
Eyvallah baba bizim kabadyının da başına takke,eline tesbih ,diline eyvallah zikiri vermiş.
Rahatlayarak tekkeden çıkan kabadayı birde ne görsün; Kapının önünde kabadayının biri ,başka bir kabadayıyı bıçaklamakta.Bizim ki yardıma koşuyum derken bıçaklayan bırakıp kaçar. Tam bıçağı çıkarırken yeniçeriler gelir ve elinde bıçakla bizimkini görürler,
-"sen mi bıçakladın?" sorusuna cevabı
-"eyvallah"der
bizimle kadıya yürü"derler
-"eyvallah"der
Kadının huzuruna varılır.Kadı ne soru sorsa cevap hep "eyvallah"dır
-"zindana gidiyorsun" denir
-"eyvallah"der
karar verilmiştir idam edileceği söylenir
Kabadayı:
-"eyvallah"der
tam idama götürülüp dar ağacına asılcakken gerçek katil ortaya çıkar her şeyi anlatır.
Kabadayıya artık serbest olduğu söylenir
cevap yine "eyvallah"dır.
darağcından kurtulan kabadayı doğru Eyvallah Babanın yanına gider ,huzuruna çıkar ve;
-"işte tesbih ,işte külah,hadi bana eyvallah"der gider.


KURANDA BAĞZI AYETLER


96-ALAK: SÜRESİ (ilk inen ayet)
1 - Yaratan Rabbinin adıyla oku!
2 - O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.
3 - Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
4 - O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.
5 - İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
6 - Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.
7 - Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.
8 - Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.
9 - 10 - Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?
11 - Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur,
12 - Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse?
13 - Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse,
14 - O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu?
15 - 16 - Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.
17 - O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.
18 - Biz de Zebanileri çağıracağız


36-YASİN: (dünya yapılmadan 1000 sene önce olan süre)
1 - Yâsîn.
2-3 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi
4 - Dosdoğru bir yol üzerindesin.
5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.
16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."
17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."
18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur."
19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."
20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"
21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."
22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni."
26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını."
28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.
37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği zaman,
46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.
48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.
49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
57 - Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.
59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63 - İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."
80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.


47- MUHAMMED: SÜRESİ
1 - İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların amellerini Allah boşa çıkarır.
2 - İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed'e indirilen kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir.
3 - Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen gerçeğe tâbi olmalarından dolayı böyledir. İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır.
4 - Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
5 - Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir.
6 - Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.
7 - Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.
8 - İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.
9 - Bu onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Allah da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır.
10 - Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır. Bu kâfirlere de onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.
11 - Bu böyledir. Çünkü Allah iman edenlerin yardımcısıdır. İnkâr edenlerin ise yardımcısı yoktur.
12 - Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.
13 - Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler vardı ki biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı.
14 - Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilmiş de heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu?
15 - Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?
16 - Ey Muhammed! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var. Senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: "O demin ne söyledi?" diye sorarlar. İşte onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği kimselerdir. Onlar sadece kendi heva ve heveslerine uyarlar.
17 - Doğru yola girenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara kötülükten sakınma çarelerini ilham etmiştir.
18 - Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?
19 - Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.
20 - İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.
21 - Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
22 - Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?
23 - İşte onlar, Allah'ın lanetlediği, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.
24 - Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?
25 - Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.
26 - Çünkü onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: "Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz." demişlerdi. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu.
27 - Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?
28 - Bu onların Allah'ı gazablandıran şeylere uymaları ve O'nun rızasına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.
29 - Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah kendilerinin kinlerini hiç ortaya çıkarmaz mı sandılar?
30 - Ey Muhammed! Eğer biz dileseydik onları sana gösterirdik. Sen de onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki, sen onları sözlerinin üslubundan da tanırsın. Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir.
31 - Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz.
32 - Şüphesiz ki, inkâr edenler, Allah yolundan menedenler ve kendilerine doğru yol açıkça belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler Allah'a hiçbir zarar veremeyeceklerdir. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.
33 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.
34 - Şüphesiz ki, inkâr edip, Allah yolundan saptıran, sonra da kâfir olarak ölenlere gelince Allah onları asla bağışlamayacaktır.
35 - Sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O sizin amellerinizi eksiltmeyecektir.
36 - Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez.
37 - Eğer sizden onların tamamını isteyip de sizi zorlasaydı cimrilik ederdiniz. Bu da sizin bütün kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
38 - İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer siz Hakk'tan yüz çevirirseniz Allah yerinize başka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.

114-NAS: SÜRESİ
1 - De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2 - İnsanların hükümdârına,
3 - İnsanların ilâhına,
4 - O sinsi vesvesecinin şerrinden.
5 - O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.
6 - Gerek cinlerden, gerek insanlardan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder